Wonder Woman’ın devamı niteliğinde çekilen film, 1984 yılında geçmektedir. Diana Prince, bu kez iki yeni düşmanla karşı karşıyadır: Bir Tanrı’nın elinden çıkma nesnenin gücünü kendi çıkarı için kullanmaya çalışan varlıklı iş insanı Max Lord ve yaşadığı bir trajediden sonra kötü kadın haline gelen Barbara Minerva, nam-ı diğer Cheetah.
Küçük bir yanlış adım, şehrin en iyi caz kulübünde çalmak üzere hayatının şansını yakalayan ortaokul müzik öğretmeni Joe Gardner'nı New York sokaklarından, yeni ruhların dünyaya gitmeden önce kişiliklerini, tuhaflıklarını ve ilgi alanlarını edindikleri fantastik bir yer olan Önceki Dünya’ya götürür. Joe, insan olmanın cazibesini hiç kavrayamamış olan, erken büyümüş ruh 22’nin yardımıyla dünyadaki hayatına geri dönmeye çalışacaktır.
Uzaktaki bir gezegeni kolonileştirmek için ışık hızından daha hızlı hareket eden bir uzay gemisinin içinde gizemli bir yaratık ortaya çıkar ve yolcuları birer birer zombiye dönüştür.
Tang Huanting’in kurucusu olduğu Vanguard, uluslararası üne sahip olan ileri teknolojili bir güvenlik ajansıdır. Bir gün iş insanı Qin’in kızı bir grup terörist tarafından kaçırıldığında Vanguard ekibi, genç kadını babası ile kısa sürede yeniden bir araya gelmesi için harekete geçer. Ancak görev sırasında işler ters gider ve Qin’de teröristlerin eline geçer. Tang sadece müşterisini değil, birçok insanın hayatını kurtarmak için ekibin başına geçer.
Aşık olan ve dürüst bir hayat yaşamak isteyen banka soyguncusu suç hayatını geride bırakarak teslim olmak ister. Teslim olmaya çalıştığı FBI ajanlarının kendisinden daha yozlaşmış olduğunu fark ettiğinde artık adını temize çıkarmak için mücadele etmesi gerekecektir.
Yeni evlerini bulmak için maceralarına devam eden Crood'lar, icatları, sulak arazileri ve taze ürünleriyle kendilerinden evrim basamağında birkaç seviye daha yukarıda olan Betterman Ailesi ile karşılaşırlar. Crood'ları Dünya'nın ilk misafiri olarak kabul eden Bettermanlar ile bu yeni yaşam tarzına alışmaya çalışan Crood’lar arasında bir süre sonra tatlı bir rekabet başlar. Tam da bu rekabetin iyice kızışmaya başladığı bir anda ortaya çıkan bir tehdit iki aileyi birbiriyle yakınlaştırır. Artık iki aile güçlerini birleştirmeli ve yeni bir yaşam inşa etmelidirler.
En iyi arkadaşı Gary aniden kaçırılınca Sünger Bob, pembe kabuklu dostunu kurtarmak için Patrick ile birlikte Bikini Kasabası'nın çok ötesinde çılgın bir göreve çıkar.
Roald Dahl’ın klasikleşen romanı The Witches'dan uyarlanan filmde, 1960’lı yıllarda Amerika’nın güneyinde anne babasının ölümünün ardından büyük annesiyle yaşamaya başlayan yedi yaşında bir çocuğun, cadıların aslında gerçek olduğunu öğrenmesiyle başından geçenler anlatılmaktadır.
X-Men evreninde geçen Yeni Mutantlar filminde, mutant olduklarını travmatik olaylarla keşfeden bir grup gencin, bulundukları mutant rehabilitasyon merkezinin sandıkları gibi bir yer olmadığını ortaya çıkarmalarıyla gelişen olaylar konu ediyor.
Lord Voldemort'un ruhunun parçalarının bir kısmını bulup yok eden Harry, Ron ve Hermione, Dumbledore'un verdiği görevi tamamlamak için arayışlarını sürdürürlerken Ölüm Yiyenler'le bir ölüm kalım savaşına çıkacaklardır. Voldemort artık iyice güçlenmiş olsa da, hem Lord'dan kaçmak hem de Ölüm Yiyenler'i etkisiz hale getirip Hortkuluklar'ı da yok etmek zorunda kalacak ekip, Ölüm Yadigârları'nın sırrına erişmek için ellerinden geleni yapacaklardır.Serinin en görkemli savaşı başlamaktadır, artık hiçbir şey ve hiçbir yer güvenli değildir. Sona yaklaşılmıştır. İki tarafın da tüm güçlerini ortaya serecekleri bu savaşta Harry Potter da geçmişiyle ilgili pek çok şeyi öğreneceği kadar, en büyük fedakarlığı da yapmak zorundadır.
II. Dünya Savaşı'nın en karanlık günlerinde, beş Amerikan askeri bir Fransız Şatosu’na girmekle görevlendirilir. Şato daha önce bir Nazi subayı tarafından işgal edilmiştir. Askerler için bu görev, onların savaş alanında gördükleri her şeyden daha korkunç bir kabus haline gelir. Doğaüstü bir düşmanla karşılaşan askerler, hayatlarının savaşını vermek zorunda kalır.
1829 yılında İngiliz bir asker, Claire’nin (Aisling Franciosi) ailesine karşı korkunç bir suç işler. Claire ailesine yapılanlara karşı intikam almak ister ve askeri Tasmanya’nın ıssız, yabani bölgeleri boyunca kovalar. Bu sırada da Aborjinli Billy’den (Baykali Ganambarr) yardım ister. Billy de onun gibi geçmişi şiddet dolu travmalara sahip bir takipçidir.
WAAF subayı Maude Garrett’a, İkinci Dünya Savaşı sırasında önemli bir görev verilir. Pilot olan Garreta’dan gizli belgeleri, mürettebatın tamamı erkeklerden oluşan bir savaş uçağında taşıması istenir. Uçuş sırasında peşlerinde olan diğer savaş uçakları ile zorlu bir mücadeleye girişen Garrett, çok geçmeden uçağın içinde herkesin hayatını tehlikeye atabilecek kötü bir varlık keşfeder. Maude yalnızca kendi ve ekibin hayatını kurtarmak için çalışmakla kalmaz aynı zamanda taşıdığı önemli belgeleri korumak için de mücadele eder.
Run, annesi tarafından herkesten ve her şeyden uzak bir şekilde yetiştirilen genç bir kızın hikayesini konu ediniyor. Tüm yaşamını dört duvar arasında geçiren genç kız, eğitimini de evde annesinden alır. Hayattaki tek varlığı annesi olan genç kızın yaşamı, annesinin korkunç bir sır sakladığını keşfetmesi ile bambaşka bir hal alır. Annesinin sakladığı sırrı öğrenmeye çalışan genç kız, korkunç gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaktır.
Paulette Jiles’in aynı isimli romanından uyarlanan filmde, Amerikan İç Savaşı’ndan 5 yıl sonra, kimi kimsesi olmayan savaş gazisi Yüzbaşı Jefferson Kyle Kidd, kasaba kasaba gezerek okuma yazması olmayan insanlara haberleri okumaktadır. Bir gün Kidd’in yolu, 6 yıl önce Kiowa kabilesi tarafından ebeveynlerinin öldürüldüğü ve onlar tarafından büyütülen 10 yaşındaki Johanna Leonberger ile kesişir. Daha önce hiç deneyimlemediği bu dünyaya düşman olarak büyüyen Johanna’nın hayatta kalan son akrabalarına verilmesi gerekmektedir. Kidd, çocuğu kanunun belirlediği vasilerine teslim etmeyi kabul eder. Acımasız vahşi doğada ikisi de ev diyebilecekleri bir yer bulmak için yüzlerce kilometre yol kat ederken, hem zorlu doğa şartları hem de peşlerine düşen haydutlara karşı mücadele edeceklerdir.